Esatir ve Mitoloji

Image 01
Eser No: 56
Sayfa: 744
Baskı: 1. Baskı
Tarih: Ekim 2010
Takdim İçindekiler Fragmanlar
Esatir ve Mitoloji
"Güneş ve Ay"

Fragmanlar

VESİLE: İlkel, antik ve Doğu dünyalarının tanrıça mitolojileriyle tanışıklığı olan kimse, İNCİL’in her sayfasında, eski inançlara ters tezleri ihtiva etse de, onlara eşdeğer unsurları görmemezlik edemez. Misâl olarak, ağaçta Havva sahnesinde görünüp onunla konuşan YILAN’ın kendi başına bir İLÂH olduğunu belirleyen hiçbir şey anlatılmamıştır; oysa TEVRAT’ın ilk bölümü TEKVİN –Yaradılış– kitabının düzenlenişinden en az yedi bin yıl önce Ortadoğu’da ona saygı gösterilmiştir. Louvre’de, Lagaş Kralı Gudea (M.Ö. 2025’ler) adına yeşil sabun taşından oyulmuş bir vazo vardır, son Sümer döneminde tanrıçanın bir tür anlaşılışının ifâdesi olarak, Ningizzi’da “Gerçek Ağacın İlâhı” adına ithaf edilmiştir. Birbirine dolanmış iki ENGEREK yılanı, Yunan BİLGİ VE YENİDEN DÜNYAYA GELME tanrısı esrarlı HERMES’in yılanlı asâsı CADUCEUS biçiminde, bir sopaya sarılmış olarak açılan iki kanatlı ejderha tarafından itilmiş şekilde gösterilmiştir. Caduceus: Yunan mabudu Hermes’in, tanrıların elçisi olarak elinde taşıdığı asâ. TIB ilminin sembolü olarak kullanılan yılanlı asâ… YILAN, şaşılası biçimde derisini değiştirme kabiliyeti ve böylece GENÇLİĞİNİ YENİLEMESİ, ona bütün dünyada “yeniden dünyaya gelme sırrı”nın ustalığı niteliğini kazandırmıştır. YILAN’ın semavî işareti de büyüyen ve solan, görüntüsünü yok eden ve yine büyüyen AY’dır. AY, rahmin hayat doğuran ritminin ölçü ve İlâhı’dır, varlıklar onunla aynı zamanda gelirler ve giderler. Doğum ve ölüm sırrının İlâhı’dır. Bu ikisi bütün olarak, bir varlığın iki hâlinin görünümleridir. AY, med-cezirlerin ve geceleri düşüp sığırların otladığı çayırları canlandıran çiyin İlâhı’dır. YILAN, suların da İlâhı’dır. Dünyada ağaç köklerinin arasında yaşar, sık sık kaynaklara, bataklara, su yollarına, dalgaların hareketiyle kayarak uğrar veya sarmaşık gibi tırmanır, orada bir ölüm meyvesi gibi asılır. HİLE ve BOŞLUK düşüncesi hemen akla gelir, yutucu olarak da DİŞİLİK organını düşündürür. Öyle ki, duygulara etki yapan ikili bir hayâl oluşturur. Aynı şekilde ateş ve suyun ikili ilişkisi, onun şimşek gibi çakışına, iş gören çatal dilinin hızlı ve âni hareketine, öldürücü zehrinin yakıcılığına bağlanır. Kuyruğunu ısırışı göz önüne getirildiğinde, mitolojik “kendini yiyen yılan” gibi, bütün eski kozmolojilerdeki daire şeklinde yüzen bir ada olan dünyayı, altından olduğu kadar içine de yayılan ve çevreleyen suları düşündürür.

MUHAMMEDÎ SURET VE KÜLLİ İNSAN AĞACI LİSAN-I HÂLİYLE ŞÖYLE DEMİŞTİR:
— “beni falancanın eli ebedîlik bostanına dikmiştir ben NUR AĞACIYIM - KELÂM AĞACIYIM Musâ’nın göz aydınlığıyım sağ cihet benimdir mekânlardan ise mukaddes vadi benimdir benim zamanım ise ŞİMDİ’dir yollardan ise düzgünlük ve unsurların itidali çizgisi benimdir ben uzayan gölgeyim ve varlık kelimesiyim BEN KELÂM VE MÂNÂ TOPLAYICISI SIR VE HİKMETLERİN MADENİYİM!”

MAYALAR’da - ejder şeklinde kan canavarı KAN - hüccet ve basiret dünyanın var oluşunda belli bir olgunluk dönemine işaret gerçi hâlâ su bitkisi nilüfer çiçeğinin sembolünü taşımakta - ama kendisi artık karada yaşayan ilk canlılardan KAN canavarı aynı zamanda hayvanlar ve bitkiler âleminin bir terkibi - çünkü kendisi vahşi ama verimli bir yaratığı sembolize…

Melez KAN - Nilüfer canavarı Mayalar için aynı zamanda verimli alüvyon topraklarının sembolü böylece ilk tanrıça olan su tanrıçası MAM’ın görünüm şekillerinden biri ayrıca birçok başka kültürde görüldüğü gibi MAYALAR - bütün gezegeni bir EJDER…